1. Navçeyeke girêdayî bajarê bilîsê ye, di navbera navçeyên xelatê û erdîşê de li kêleka behra wanê ye. Elcewaz ji navenda Bidlîsê re nêzîkî 100 km dûr e. Qeraxa navçeyê li ber behra Wanê de qeraxa herî dirêj e. Nifûsa wê nêzîkî sîh hezar e. Wekî navçeya Xelatê niştecihên Tirkmen piçekî têde hene, lêbelê roj bi roj hindik dibin, seva wê ev e kurd zêde zar çêdikin him jî tirkmen ji bo îmkanên çêtir berê xwe didin bajarên mezin ya metropolên Tirkan. li navçeya Xelatê û Elcewazê de hinek Tirkmen hene, tirk pê şanaz dibin dibêjin ev der warê Tirkan e... Adilcevaz Yöresel Sözlüğü http://www.adilcevaz13.com/adilcevaz-yoresel-sozlugu-63h.htm 14 Şubat 2013 Perşembe 23:32 Milletlerin ortak olarak kullandıkları kültür dilinin yanında her yörenin kendine has olan ağız özellikleri ve kullandıkları kelimeler vardır. Bu kelimeler ya kültür dilinde var olan bazı kelimelerin bozulması sonucu ortaya çıkarlar, ya da kültür dilinde bulunmayan o yöreye has olan kelimelerdir. Adilcevaz ve Köylerinde bu tür kelimelere bol bol rastlanmaktadır. Bu da Türk dilinin zengin bir imparatorluk dili oluşunun en çarpıcı delilidir. Akuka : Akar suyun geçmesi için duvardaki taşların arasından veya içinden bırakılan su yolu, gedik. Alak şarpak : Karla karışık yağmur. Alat: Kokulu bir çeşit baharat, çaya koku verir. Aparmak : Götürmek Arınbağ : Toprak damın üst-yan kenarları. Arıstağ : Tavan Asuman : Gökyüzü Ayağça : Merdiven Aynat: İnat Balaca : Küçük Barzan : Süt süzmeye yarayan tülbent. Belengaz : Zavallı, biçare. Berhane : Yaylaya götürülen eşyalar. Bıldır : Geçen sene. Bicek : Zamanından önce doğuran inek. Biğeri : Soba bacası. Bizav : Bir yaşına kadar ki inek yavrusu. Buğçi : Testere Bulak : Kaynak suyu, pınar. Burluhan : Girdap Cecim : Kalın ip. Cendek : Hayvan leşi. Cılız: Zayıf Cırbıt : Gözde oluşan çapak. Cır-mır olmak : İşini yaptırmak için her türlü yüzsüzlüğü yapmak. Cil : Sazlık Cillek : Aç gözlü. Culhe : Dokuma Çaggala : Çağla Çağmur : Sert taş. Çal : Deste halindeki otu bağlamak için ottan yapılmış ip. Çapu: Alkış Çemirlemek : Kolları, paçaları sıvamak. Çıttırmak : Yapmacık kibarlık. Çırildemak: Ses çıkarmak Çibin : Sinek Çiğın : Omuz Çinçavat : Münasebetsiz Çol : Banyo yapmak için betondan yapılmış küvet benzeri yer. Çömçe : Kepçe Çul : Kilim Dağma atmak : Çelme takmak. Değirmi : Yuvarlak Dıgırlanmak : Yuvarlanmak Dığa : Ermenilerin erkek çocuklarına verilen isim. Dınaz etmek : Alay etmek. Dıngılafis : Tahtaravalli Dırcık atmak : Zıplamak, oynamak, havalara sıçramak. Dinge : Küçük tepe, tepecik. Dogo : Ekmek dürümü. Döşürmek : Toplamak Dügürcük : Doluya benzer sert taneli kar. Dümsük : Yumruk Dürüf : Görünüş, şekil, sembol. Egos : Toprağı sürerken bırakılan ara. Elce : Yağ kızartılan tava. Elevat : Perişan bir halde olmak, dış görünüşün bozuk olması. Emşik : Yeşil yem bitkilerinin ( yonca gibi ) bir kez biçildikten sonra tekrar yeşillenen kısmı Engal : Eğri dam. Eşik : Dışarı Ferik : Üç dört aylık olmuş cüce yada cücelikten çıkıp yeni yumurtlamaya başlayan tavuk. Fışkı : Kurutulmuş toz halinde küçük baş hayvan gübresi. Fint vermek : Ortalığı karıştırmak. Fistan : Entari Fetir : Çörek Gamar : Kirli Gartol : Patates Geme : Kama Gıcırtkan : Isırgan otu. Gındık : Toprak tencere. Gırah : Kenar Gırçik : Sümük Gırnaz : Cimri Gıte : Çene Gocuk olmak : Felçli olmak. Gocort : İri Gogo : Cevizlerin üzerlerindeki yeşil kabuğun kalkmış, cevizin odunumsu hafif kahverengi kabuğunun ortaya çıkması. Goloz : At pisliği. Gopbal : Baston Gop olmak : Yığılıp bir araya gelmek. Gorbagor : ( Mezarda rahat yatamamak.) Sevilmeyen ölmüş kimseler için kullanılır. Gort : İşlenmemiş ham toprak. Gozin=kozak : Üç okka ağırlığında bir çeşit ekin ölçeği. Göbelek : Mantar Göden : Mide Gubarlanmak : Kibirlenmek Gulle : Genelde küçük çocukları azarlamak için kullanılır. Gurdeşen : Vücudun çok feci şekilde kaşınması, uyuz. Gurut : Kurutulmuş çökelek. Guşkana : Tencere Gümürze : Satırla doğranmış ot. Ğanav : Toprak nemi. Ğaş : İşkembe Ğaşıl : Ezik ( Genelde ezik, ezilmiş yiyecekler için kullanılır. ) Ğaşmaş : Çekirdeği çıkartılmadan kurutulmuş kayısı. Ğış etmek : Öldüresiye dövmek, kalkamayacak, kıpırdanmayacak bir hale getirmek Haçirdek : Tandırın üzerine uzatılan demir. Hanav : Toprağın tava gelmesi. Hara : Nere Haral : Çuval Harkıldamak : Kahkahalarla gülmek. ( Genelde kadınlar için kullanılır. ) Haraya : Nereye? Hayıtmak : Delirmek, kafayı yemek. Helim : Kıvam Henek : Şaka Henre : Yayık Hevür : İki yaşındaki erkek keçi. Hoşaf: Komposto Hovan : Su ılıtma Höşmez: Susmaz İlişir : İki yıl önce. İsmığ : Sinsi İşbabiyan : Çekirdeksiz kuru kayısı. işlik : Gömlek Kalak : Tezek örgüsünden yapılmış kule Kambağ : İstenilmeyen, sevilmeyen olmaz olası yer. Kampoz : Büyükçe, irice el. Şamar. Kanbak : Harabe Kaput : Palto Kartol: Patates Kasta : Şişman Keftor : Yaşlılık bildirir. ( Pek sevilmeyen insanlar için kullanılır. ) Kelepur : Rüşvet Kepir : Çok yumuşak yeni oluşmaya başlayan tortul kaya. Keran : Toprak damlarda boylu boyunca uzatılan uzun ve kalınca ağaç. Kerdiz : Sebze dikilen oluk. Kerki : Halı yada kilim örgülerini sıkıştırmaya yarayan metalden yapılmış, taraklı alet. Kelem : Lokma Kerme : Küçükbaş hayvanların tezeği. Kerti : Bayat Kıramsiye : Büyük altın. Kındırak : Merdane Kırtik : Parça, küçük parçacık. Koloz : Şapka, bere. Koluk : Topraktan yapılmış küçük oyuk. Kom : Hayvanların barındıkları yer, ağıl. Kortuk : Çukur Köde : Yabani ot. Kuflan : Salıncak Kuruk(Kurik) : Yeni doğmuş eşek yavrusu. Kurut: Çökelek kurusu. Kurutezen : İçinde kurutun ezildiği toprak kat. Kutik=Botto : Kısa boylu. Küle : Tandırın içine tandırın havasını almasını sağlamak için yapılmış baca. Künt : Yumak, beze. Leçek : Yazma Lengeri : Büyük genişçe yayvan tabak. Levin Levin : Çeşit çeşit, türlü türlü. Leyden : Çay yapmak için yapılan alet. Loğ : Damı bastırmak için yuvarlanan taş. Lülük : Çaydanlığın su akan yeri. Mağ : Hayvan yemliği. Makat : Divan, sedir. Malak (Gadak) : Manda yavrusu. Marak : Kurutulmuş ot, saman vb. gibi hayvan yeminde kullanılan şeylerin muhafaza edildiği depo, sandık. Martak : Dama atılan büyük ağaç. Mezemetlenmek : Değere binmek, herhangi bir işin yapılmak istenmemesi, nazlanmak. Mısran : İçine ot konan tahtadan yapılmış kap. Mıtırıp : Çingene Moz: Siyah arı Münzür : Yaramaz Nehre : Yoğurdun yağını çıkarmak için topraktan yapılmış büyükçe kap. Neri (Teke) : Üç yaşındaki erkek keçi. Neve : Torun Netice : Torunun çocuğu. Ögeç : Koç olmaya yakın tokluya verilen isim. Papuk : Beceriksiz, hayvan ayağı. Paşkıl : Kabuğu oluşmamış yumurta. Payamça : Badem Peş : Elbisenin önü, eteği. Pestaf : Hedef alınan şeyin daha iyi üzerine vurulabilmesi için bir yerin veya şeyin dikilmesi. Peşkir : Havlu Pişik : Kedi Pohrank : Topraktan yapılmış boru. Pohrenk : Buz Pokol dönmek : Can acısı, can havli ile dönmek, kıvranmak. Porak : Soda Pun : Kümes Pungal: Tavuğun yumurtlaması için altına konulan yumurta Püşte: Salkım Püşürük: Yeni ıslatılmış, kıvam haline getirilmeye çalışılan un- toprak. Rafato: Tandıra ekmek vurmak için bezden yapılan alet. Sakar: Büyük sepet. Sakkavul: Ahır süpürgesi. Satıl: Su kovası. Seko: Ceket Sel: Ekmek sacı. Sılettim: Söylettim Sırğa: Küpe Sıtar: Elbise, giyim, görünüş. Sıtırlanmak: Hak etmediği halde bir şeylere özenmek. Somat: Ekmek tahtası. Sukum: Yüzün asık olma durumu. Sutal: Çok gezen çok dolaşan, başıboş amaçsız dolaşan serseri tipli. Şağşiver: Kullanılmayacak hale gelmiş; külüstür Şağta: Yıldırım Şarpa:Eşarp Şekal:Çok fazla gezen dolaşan; avare. Şelbik: Su bardağı, maşrapa. Şefe: Rüzgar sonucu oluşmuş kar yığını. Şevle:Parıltı, ışık, ışığın gözü alması. Şeyek:Tabanca Şıpık:Terlik Şikil: Yüz, çehre. Şilaşop: Karla karışık yağmur. Şile: Bulgur ezmesi. Şilişat: Kıpırdanmayacak halde olma; yatalak, felçli olma durumu. Şilor: Can eriği, ekşi meyvelere de denir. Şipana: Kapı eşiği. Şişek: İki yaşındaki dişi kuzu ya da henüz doğurmamış koyun. Şoğut: Ağız suyu. Şongur: Cevizle oynanan bir tür oyun. Şor: Tuzlu Şoratan: Damlardaki su oluğu. Şorşor: Şelale Şum: Asık yüzlü, sempatik olmayan, şımartılmış yaramaz çocuk. Taptamak: vurmak ezmeye çalışmak. Tars: Ahşap yapılı evlerin tavanındaki ağaç. Taya: Örülmüş ot yığını. Teberik:Değerli şey ya da şifalı yiyecek. Terpenmek: Kıpırdanmak Teşgele: Yaramaz, şımarık, haylaz. Tevşi: Tabak Tıhdabi: Çare Tike: Lokma Tintoni: Sözünde durmayan, kararsız, konuştuğu ile yaptığı birbirini tutmayan. Tir: Yeni ekili buğday tarlası. Tite: Göze inen siyahlık. Toğlu: İki yaşındaki erkek kuzu. Tolagka: Kısa ceviz sopası. Torazlamak: Rasgele almak, fırlatmak, savurmak. Tulu: Köpek yavrusu. Uruk: Duvarın veya damın üstü. Ügürmek: Sallamak Yırgala(n)mak: Sallanmak, oyalanmak. Yırlamak: Türkü, şarkı söylemek. Yolpak: Minder Yüngül: Hafif Zırbe: Uzun Zırza: Kilidin geçirildiği halka. Zilifçi: Ağaç dallarından yapılmış süpürge. Zoğ: Meyve dökmek için hazırlanan uzunca sırık. Zomp: Balyoz Yasin İPEK’in ''Tarihle doğanın buluştuğu yer Adilcevaz'' isimli kitabından alınmıştır. |
|
21.05.2017 10:54 ~11:07 |
mîr
|
2. Cînarê panosê ye û bi gûzên xwe navdar e. |
|
30.04.2019 22:53 |
bûtîmar
|
brusk99 [2] |
|
hêklo meklo [1] |
|
payîzava [2] |
|
kylian mbappé [1] |
|
zwilling [2] |